Human beings have been telling lies since the time they achieved verbal communication. Lies which are told to protect one’s self by hiding his/her intentions from others are accepted as a way of adapting the facts to mind. They reveal when there is no complete harmony between the reality and happened. In philosophy, lie is dealt with dialectical relationship which helps the truth be appeared instead of being discussed directly. The lie that has a creative function is a language game and the truth can become visible by lie. First, based on the philosophy, the relationship between lie and truth is being discussed and the nature of theatre based on fiction is being talked. Because theatre is on editing action because of the nature of mimes and the essence of this action is based on a lie to convince the audience. Beginning with the act of mimicking the reality with “as if” the act of staging is an aesthetic shared not by lying to the audience but by their conscious preference of believing that lie. Therefore, the main purpose of this study is to question the reasons for the ‘spectator’ - ‘homo videns’ who prefer to lie in the reality
İnsanoğlu sözlü iletişime geçtiği zamanlardan bu yana yalan söyler. Kişinin kendini korumak uğruna, niyetini bir
başkasından gizleyerek söylediği yalanlar, gerçekleri akla uydurmanın yolu kabul edilir. Gerçeklik ve yaşananlar arasında
tam bir uyum olmadığında yalan ortaya çıkar. Felsefede yalan, doğrudan tartışılmayıp hakikatin görünür hale gelmesini
sağlayan diyalektik bir ilişkiyle ele alınır. Yaratıcı bir işleve sahip olan yalan, bir dil oyunu olarak görülür ve hakikat
ancak yalan’la görünür hale gelir. Burada öncelikle, felsefeden yola çıkarak yalanın hakikatle olan bağı tartışılmakta ve
bu bağlamda tiyatro sanatının kurmacaya dayalı doğası yeniden ele alınmaktadır. Çünkü tiyatro sanatı mimesisin doğası
gereği bir kurgulama eylemidir -ki bu eylemin özü, seyirciyi bir yalana inandırmaya dayanır. Gerçeğin ‘-mış gibi’ yapılarak
taklit edilmesiyle başlayan sahneleme, seyircinin kandırılması değil, aksine bilinçli bir şekilde seyircinin yalana ortak
oluşuyla paylaşılan bir estetiktir. Dolayısıyla bu çalışmanın asıl amacı, gerçekliğin içinde yalandan olanı tercih eden
‘seyreden insan’ın -‘homo videns’in gerekçelerini sorgulamaktır.
Anahtar Sözcükler: Yalan, Hakikat, Felsefe, Tiyatro, Mimesis.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Temmuz 2015 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ağustos 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Sayı: 14 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.