İhlâs Sûresi, Müslümanların çok önem verdiği sûrelerin başında gelmektedir. Onların önem vermelerindeki en belirleyici faktörler, özlü bir anlam potansiyeline sahip olması ve hakkında bazı hadis rivayetlerinin bulunmasıdır. Hatta bir hadiste, İhlâs Sûresi’nin Kur’ân’ın üçte birine denk olduğu haber verilmiştir. Bu itibarla hacmi küçük olmasına rağmen sûrenin sayfalarca tefsiri yapılmıştır. İhlâs Sûresi’ni çok geniş şekilde ele alanlardan birisi de Ebû Sehl Muhammed b. Abdurrahman elMagrâvî’dir. Magrâvî, sûrenin tefsirini genellikle hadis rivayetleriyle desteklemiştir. Nitekim tefsirine verdiği et-Tedebbur ve’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân bi Sahîhi’s-Sünen ismi Kur’ân’ı hadis rivayetleriyle açıklama anlamına gelmektedir. Magrâvî, tefsirinde kaydettiği hadislerin sûreye ilişkin konularını bir başlık altında zikretmiştir. Ondan sonra rivayete, sûredeki sözcük ve kavramlara dair önceki tefsir ve hadis uzmanlarının görüşlerini derlemiş, kişisel tercihte bulunmuştur. Magrâvî’nin yirmi yıla yakın bir sürede kaleme aldığı ve kırk ciltten oluşan tefsirindeki metodolojisi, Selef metodolojisi olarak öne çıkmıştır. Bu metot reye baş vurmadan Kur’ân’ın Kur’ân ile; sünnet ile tefsiri şeklinde tanımlanabilir. Magrâvî, müfessirin, Arapçayı çok iyi bilmesini şart koşmuştur. Magrâvî’nin İhlâs Sûresi tefsirindeki metodolojisi, Kur’ân’ın diğer sûrelerini de kapsaması açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle çalışmamızda İhlas Sûresi tefsiri seçilmiştir. Magrâvî, İhlas Sûresi tefsirinde yoğun şekilde kaynaklara başvurmuştur. Eski hadis âlimlerinden Buhârî (öl. 256/870), Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî (öl. 261/875), Ebû Dâvûd (öl. 275/888), Tirmîzî (öl. 279/892), Nesâî (öl. 303/915), İbn Mâce (öl. 255/869), Malik b. Enes (öl. 179/795), Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855); tefsirde ve diğer ilim dallarında ise İbn Cerîr et-Taberî (öl. 310/923), Begavî (öl. 516/1122), Zemahşerî (öl. 538/1144), (öl. 671/1273), İbn Teymiyye (öl. 728/1328), İbnü’l-Kayyım el-Cevziyye (öl. 751/1351), İbn Kesîr (öl. 774/1372), Celâleddîn es-Süyûtî (öl. 911/1506), Şevkânî (öl. 1250/1831) ve Sıddîk Hasan Hân (öl. 1307/1890) onlardan bazılarıdır. Onlardan en meşhur olanları Muhammed Takiyüddîn el-Hilâlî (öl. 1987), Muhammed el-Emin eş-Şinkîtî (öl. 1974), Abdülazîz b. Bâz (öl. 1999), Muhammed Nâsıruddîn Elbânî (öl. 1999) ve Ebûbekir el-Cezâirî (öl. 2018) olduğunu söylemek mümkündür. Burada Magrâvî’nin, kendisinden farklı düşünen ilim adamlarına karşı tutum ve davranışına değinmekte yarar vardır. Çünkü bir ilim adamının bu konudaki bakışı, onun ilmî vizyon ve perspektifini ele veren belirleyici bir faktördür. Magrâvî’nin farklı yorum ve görüşlere hoşgörüyle yaklaştığı söylenemez. Onun eleştirisinden neredeyse hiçbir müfessir kurtulamamıştır. Farklı düşünen şahısları eleştirirken, bazen onların şahsından öte etnik kökenlerine bile dil uzattığı görülmüştür. Buna Ebu's-Suûd Efendi (öl. 982/1574) ve İsmail Hakkı Bursevî’yi (öl. 1137/1725) örnek olarak vermek mümkündür. Magrâvî, adı geçen iki müfessiri eleştirmekle yetinmemiş, onların müntesip oldukları Türk milletinin, genelde Hanefî olduklarını, itikadî bağlamda Mâtürîdîyye ve Eş‘ariyye yorumlarına bağlı kalmada bağnaz ve sert davrandıklarını söylemiştir. Magrâvî’nin, neredeyse her konuda kendi kanaatini merkeze alıp diğer yorumları dışladığı, farklı görüş sahiplerini küçümseyip hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Hatta İslâm kültür tarihinde oldukça önemli bir yere sahip olan İmam Gazzâlî’nin meşhur eseri İhyâu Ulûmi’d-Dîn’in geçmişte yakılmış olmasını desteklemiştir. Bu çalışmada, Magrâvî’nin kısaca hayatı, onun İhlâs Sûresi tefsirindeki metodolojisi ele alınmış, analitik bir bakışla değerlendirilmiştir.
Sūrah al-Ikhlās is one of the most important sūrahs for Muslims. The most decisive factors behind its importance are its concise meaning and the hadith narrations associated with it. In one hadith, it is even reported that the sūrah of Ikhlās is equivalent to one third of the Qur'ān. In this respect although it is brief in length, it has been the subject of extensive tafsir literature. One of those who dealt with the Ikhlās sūrah in a very extensive way is Abu Sahl Mohammad b. Abdur-rahman al-Magrāwī. Magrāwī generally supported his exegesis of the sūrah with hadith narrations. As a matter of fact, the title of his tafsir, al-Tadabbur wa'l-Bayān fī Tafsīr al-Qur'ān bi Sahīhi's-Sunan, As a matter of fact, the title of his tafsir, al-Tadabbur wa’l-Bayān fī Tafsīr al-Qur’ān bi Ṣaḥīḥi’s-Sunan, means interpreting the Qur’ān through hadith narrations. Magrāwī mentioned the relations of the hadiths he recorded in his tafsīr to the sūrah and the subject under a heading. Sub-sequently he compiled the opinions of previous exegetes and hadith experts on the narration, the words and concepts in the sūrah, and made personal preferences. The methodology of Magrāwī's tafsīr, which he wrote in a period of nearly twenty years and consists of forty volumes, has been characterized by the Salaf methodological approach. It can be defined as the exegesis of the Qur’ān with the Qur’ān and the Qur’ān with the Sunnah without resorting to reason. Magrāwī stipulated that the exegete should know Arabic very well. Magrāwī's methodology in the tafsīr of Surah al-Ikhlas is very important in terms of covering other surahs of the Qur'ān. For this reason, the tafsir of Surah al-Ikhlas has been chosen in our study. In his tafsir of Surat al-Ikhlas, Magrāwī relied extensi-vely on sources. Al-Bukhārī (d.256/870), Muslim b. Hajjāj al-Qushayrī (d.261/875), Abu Dāwūd (d.275/888), al-Tirmīzī (d.279/892), al-Nasai (d.303 /915), Ibn Māja (d.255/869), Malik b. Anas (d.179/795), Ahmad b. Hanbal (d.241/855); Ibn Jarīr al-Tabari (d.310 /923), Begavî (d.516/1122), Za-makhshari (d.538/1144), (d.671/1273), Ibn Taymiyya (d.728/1328), Ibn al-Qayyim al-Jawziyya (d.751 /1351), Ibn Kathir (d.774/1372), Jalāl al-Dīn al-Suyūtī (d.911/1506), Shawkanī (d.1250/1831) and Siddiq Hasan Khan (d.1307/1890) are some of them. Magrāwī also benefited from many of his con-temporary teachers. The most famous of them are Muhammad Taqi al-Dīn al-Khilālī (d.1987), Mo-hammad al-Amin al-Shinkītī (d.1974), ‘Abd al-’Aziz b. Bāz (d.1999), Mohammad Nāṣir al-Dīn Albānī (d.1999), and Abūbekir al-Jazāirī (d.2018). Here it is useful to mention Magrāwī's attitude and behaviour towards scholars who think differently from him. This is significant, as a scholar’s view on this issue should be considered as a determining factor that gives his scholarly vision and perspective. It cannot be said that Magrāwī was tolerant of different interpretations and views. Al-most no mufassir survived his criticism. While criticising people who think differently, it has been observed that sometimes he has even insulted their ethnic origins beyond their personalities. Examp-les of this are Abussuūd Efendi (d.982/1574) and Ismail Hakki Bursawī (d.1137/1725). Magrāwī was not content with criticising these two commentators; he also stated that the Turkish nation to which they belonged was generally Hanafī and that they were bigoted and rigid in adhering to Māturīdīya and Ash'ariyya interpretations in the theological context. It is understood that Magrāwī centred his own circle of opinion on almost every issue and excluded other interpretations, belittling and insul-ting their authors. He even supported the burning of Imam al-Ghazālī's famous work Ikhyāʾu ‘Ulūm al-Dīn, which has a very important place in the history of Islamic culture. In this study, Magrāwī's brief life and the methodology he followed in his exegesis of Sūrah al-Ikhlās are discussed and analy-tically evaluated.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Tafsir |
Journal Section | Makaleler |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2025 |
Submission Date | March 8, 2025 |
Acceptance Date | June 11, 2025 |
Published in Issue | Year 2025 Volume: 16 Issue: 1 |