Dünya tarihi dersi; öncelikle ve en önemlisi dünya tarihi ile meşgul olmalıdır. Bu gözlem ters bir şekilde basmakalıp gibi görülebilir. Aslında çılgınca ütopiktir. Olgu şudur; güya dünya tarihi diye öğretilen derslerin çoğu, Afrika-Asya incir yaprağı olsun ya da olmasın tüm çıplaklığıyla Batı uygarlık dersleridir. Bununla birlikte doğal olarak üniversite kampüslerindeki giriş niteliğindeki tüm tarih dersleri de hangi başlığı taşırsa taşısın, aslında Batı uygarlığı ile ilgilidir. Her iki düzeyde de sonradan düşünülen eklemelerin yanısıra temel örgütlenme geleneksel ve tanıdıktır. Yani; eski yakın doğu, klasik Yunan ve Roma, kuzeybatı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri tarihinden oluşmaktadır. Sonuç; dünya insanlarının yaklaşık dörtte üçünün tarihini görmezden gelen “dünya tarihi” dersleridir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bu Batı yönelimli içerik o kadar bariz bir şekilde yetersiz kaldı ki genellikle güncel gazete manşetlerine cevap olsun diye yeni materyaller eklendi. Çok sayıda Asya ülkesi savaş sonrası ilk on yılda bağımsızlıklarını kazandı ve buna göre derslerin sonunda sıkışıp kaldılar. Aynı nedenle on yılda Afrika ülkeleri dikkat çekti ve muhtemelen yakın gelecekte de Latin Amerika döngüsünü bekleyebiliriz.