Kelâm ilminin ana konuları (usûl-i selâse) içinde yer alan nübüvvet, Allah ile beşer arasındaki iletişimde nirengi noktasıdır. Zira Allah’ın insana yönelik hitabı ontolojik farklılıktan dolayı doğrudan değil, insanlar arasından seçilen elçilerle dolaylı olarak gerçekleşmiştir. Böylelikle insanlar, hakkında bilgi sahi-bi ol(a)madıkları Tanrı’nın ve ahiretin varlığından peygamberlerin bildirme-siyle haberdar olmuşlardır. Dolayısıyla nübüvvetin hem gerekliliği hem de ispatı, esasen Tanrı ve ahiretin ispatından önceliklidir. Bu nedenle kelamcılar nübüvvetin ispatı hususunda birçok delil ve argümanlar ortaya koymuştur.
Klasik kelâm eserlerinde nübüvveti ispat hususunda mütekellimlerin daha çok mucize delilini kullandıkları görülmektedir. Zira mucize, Allah’ın vahyine muhatap olan ve risâletle görevlendirilen birinin bu iddiasını kanıtlaması açı-sından önemli bir delildir. Bu bağlamda kelamcılar nezdinde mucize, nübüv-vet iddiasında bulunan birinin bu iddiasında gerçekten doğru mu yoksa sah-tekâr mı olduğunu ayırt etmede önemli bir kanıt olarak değerlendirilmiştir. Hatta onlar, mucize göstermeksizin nübüvvet iddiasında bulunanların pey-gamber olarak kabul edilmesini zorunlu görmemişlerdir. Kelâm bilginleri Hz. Peygamber’in nübüvvetini ispat konusunda mucize olarak öncelikle Kur’an-Kerim’e dikkat çekmişlerdir. Ancak Kelamcıların, Kur’an dışında bir beşer olarak Hz. Peygamber’in sahip olduğu üstün ahlâkî meziyetleri de onun risâle-tine delil olarak sundukları bilinen bir gerçektir.
Peygamberler, gönderildikleri toplumlara ilâhî vahyin sadece tebliğ edeni de-ğil, aynı zamanda onu açıklayan ve kendi yaşamlarında pratize eden örnek şahsiyetlerdir. Bir bakıma vahyin muhataplarında hedeflediği inançsal ve ey-lemsel dönüşümlerin gerçekleşmesi onu taşıyan elçinin ahlâkî kimliğiyle (sıdk, emânet) doğrudan ilişkilidir. Zira kutsala ait sözü ilk defa duyacak olan muha-tabın buna şüpheyle yaklaşma ihtimali bulunmaktadır. Ancak sözü taşıyanın sahip olduğu doğruluk, dürüstlük ve güvenilirlik gibi erdemler muhatapların zihnindeki bu vehimleri izale etmede kayda değer bir etkiye sahiptir.
Nübüvvetin ispatını iki kısımda değerlendiren İmam Mâtürîdî ilk olarak er-demli davranışlara dikkat çekmektedir. Ona göre nübüvvetin ispatının ilk deli-li, peygamberlerin davranışlarının şüphe götürmeyecek derecede bir mükem-melliğe sahip olmasıdır. Çünkü onlar yaşadıkları toplumda gerek çocukluk gerekse olgunluk dönemlerinde kendi akranlarıyla kıyaslanamayacak derecede erdemli davranışlar sergilemişlerdir. Bu bağlamda insanın eğitimle söz konusu mertebeye erişmesi mümkün değildir. Söz konusu durum da onların Allah tarafından seçilmiş ve korunmuş (ismet) kişiler olduğunu göstermektedir. Mâtürîdî, bu konuda görüşünü desteklemek üzere peygamberlerin sahip oldu-ğu erdemli davranışlara dikkat çekmektedir. Ona göre peygamberler tebliğ ettikleri hiçbir konuda kendi görüşlerini öne çıkarmamış, hâl ve hareketlerinde erdemlilikten ödün vermemiş, yadırganacak bir davranış sergilememişlerdir. Yine onlar, insanları birbirinden farklı kılan cömertlik, yiğitlik, merhamet, dünyaya değer vermeme ve halkın problemlerine çözüm bulma gibi konularda diğer insanlardan daha olgun bir yaşam sürmüşlerdir. Bu erdemlerden sadece birine sahip olan kimseye sempati duymanın ve bu erdemi nedeniyle kendisine saygı göstermenin yerinde bir hareket olduğunu belirten Mâtürîdî, peygamber-lerin söz konusu bu erdemlerin hepsini şahıslarında toplayan zatlar olduğunu ifade etmektedir.
Bu araştırmada, kelâm ekollerinin öncelikle ilâhî ve beşerî açıdan nübüvvetin imkânı konusundaki görüşlerine yer verilmiştir. Bu çerçevede Allah’ın mürîd ve mütekellim sıfatları haiz oluşundan hareketle nübüvvetin imkân dâhilinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca dinî ve dünyevî bilgiye duyulan ihtiyaç açısından nübüvvetin gerekliliği hususunda kelâm ekollerinin görüş ve düşüncelerine yer verilmiştir. Mezkûr çalışmada nübüvvet konusunda kaynak olarak klasik kelâm eserlerine müracaat edilmiş olup aynı zamanda güncel kitap ve makale türü eserlerden de istifade edilmiştir. Bu çalışma, İmam Mâtürîdî’nin Hz. Mu-hammed’in üstün ahlâkî özellikleriyle nübüvvetinin ispatı arasında kurduğu ilişkiyi çözümlemeyi amaçlamıştır.
Prophethood, which is one of the main subjects of the science of Kalam (usûl-i selâse), is the benchmark in the communication between God and man. Be-cause God's address to man was not realized directly due to ontological differ-ence, but indirectly through the prophets chosen from among the people. In this way, people became aware of the existence of God and the hereafter, of which they did not (could not) have knowledge, through the notification of the prophets. Therefore, both the necessity and the proof of prophethood take precedence over the proof of God and the afterlife. For this reason, theologians have put forward many evidence and arguments for the proof of prophethood.
It is seen that theologians mostly use the miracle proofs to prove prophethood in classical kalam works. Because the miracle is an important piece of evidence in terms of proving the claim of a person who received revelation from Allah and was assigned to be a prophet. In this context, miracles have been evaluat-ed by theologians as an important proof in distinguishing whether a person claiming to be a prophet is true or false. In fact, they did not consider it neces-sary for those who claimed to be prophethood without showing miracles to be accepted as prophets. Kalam scholars firstly drew attention to the Qur'an as a miracle in proving the prophethood of the Hadrat Prophet. However, it is a known fact that theologians present Hadrat Prophet's superior moral virtues as a human being as evidence for his prophethood alongside the Qur'an.
The duty of prophets is not only to convey divine revelation to the societies to which they were sent. Also, they are exemplary personalities who describe and practice it in their own lives. In a way, the realization of the religious and prac-tical transformations aimed at the addressees of the revelation is directly relat-ed to the moral identity (righteousness, trustworthiness) of the messenger who carries it. Because the person who will hear the word of the holy for the first time has the possibility to approach it with suspicion. However, virtues such as truthfulness, honesty and trustworthiness possessed by the speaker have a significant effect on removing these misconceptions in the minds of the inter-locutors.
Evaluating the evidence of prophethood in two parts, Imam Maturidi first draws attention to virtuous behavior. According to him, the first proof of prophecy is that the behavior of the prophets is beyond doubt. Because they have displayed virtuous behaviors in the society that they live in, both in childhood and adulthood, which cannot be compared with their peers. In this context, it is not possible for a person to reach this level through education. This shows that they are people who chosen and protected by Allah. Maturidi draws attention to the virtuous behavior of the prophets to support his view on this issue. According to him, the prophets did not emphasize their own views on any subject they conveyed, did not compromise their virtues in their actions and behaviors, and did not display a strange behavior. In addition, they have lived a more valuable life than other people in terms of distinctive features such as generosity, bravery, compassion, not valuing the world and finding solutions to the problems of the people. Maturidi states that it is ap-propriate to sympathize with and respect a person who has even one of these virtues. Thus, he emphasizes that the prophets are individuals who gather all of these virtues in their own person.
In this research, first of all, the views of kalam schools on the possibility of prophethood from a divine and human perspective are discussed. In this con-text, it has been stated that prophethood is possible, based on the fact that Al-lah has the attributes of murid and mutakallim. In addition, the views and thoughts of theological schools on the necessity of prophethood in terms of the need for religious and worldly knowledge are given. In this article, primarily classical kalam works and then contemporary books and articles were used as a source about prophethood. This study aimed to analyze the relationship that Imam Maturidi established between the superior moral characteristics of the Hadrat Muhammad and the proof of his prophethood.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 26 Haziran 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 20 |
Amasya İlahiyat Dergisi-Amasya Theology Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.