Teori-pratik ilişkisine dair tartışma felsefenin ve sosyal bilimlerin temel konuların başında gelir. Teori ile uygulama arasındaki oran en iyi nasıl belirlenmelidir? Bu soru yaşanılan zamana ve benimsenen bakış açısına bağlı olarak farklı mekânlarda değişik şekillerde yanıtlanmıştır. Sosyal hizmet var olagelen teori-pratik ilişkisine dair bu genel söyleme katıldıkça, kendi yönergesine uygun ama genelleştirilebilecek bir yanıtta geliştirebilir. Bu çalışmada teori-pratik ilişkisi teori-pratik orantısı sorusundan ayrılır ve ayrılmalıdır da. Çünkü orantı tek taraflı ve dikey olarak belirlenebilecek bir iletişime işaret ederken, ilişki söz konusu olduğunda tartışmanın merkezinde yatay sosyal etkileşimlerin olduğu varsayılır. Bu bize orantıda söylemdeki diğer aktörlerin rızasının alınması gerektiğine de bir gönderme yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle, bu makale öncelikle bilgi ve eylem arasındaki ilişkinin nasıl belirlenmesi gerektiğine dair felsefi soruyu, belirli alanda var olan bilgi ve eylem arasındaki ilişkinin nasıl olduğuna dair sosyolojik sorudan ayrıştırılacaktır. Çalışmada bu genel sorunsala giriş yapıldıktan sonra teori-pratik iletişiminin sosyal hizmetteki sonuçlarına bakılacaktır: Savunulan bakış açısına bağlı olarak, bu ilişki ve/veya orantı ya teori ve pratik arasında aracılık kurulmak yoluyla ilişkiye dönüştürülebilir ya da teori pratikten ayrıştırılarak birbirinden uzaklaştırılabilir. Bu çalışmada geliştirilen üçüncü bir öneride, teoriye dayalı bu ilişki ve/veya orantı, teori-pratik tamamlayıcılığı mantığından görülebilir.
The question of the theory-practice relationship is one of the core questions of philosophy and the social sciences. How should the proportions between theory and practice best be determined? Social work joins this discourse from a logic of applied sciences. It can develop an appropriate answer that can be generalized if it first participates on that discourse. For that, the theory-practice relationship is first distinguished from the theory-practice proportion. Because while a proportionality points to communication, which could be determined vertically in one way, in the case of the relationship is horizontality at the centre of the debate, which refers to the consent of the other actor. Therefore, the following paper will first distinguish the philosophical question of how the relationship between knowledge and action should be determined from the sociological question of how the proportion between knowledge and action is in a given profession. After an introduction, the genesis of the theory-practice communication the question is put what can be deduced from this distinction for social work. Depending on the viewpoint, the relationship can either be transformed into communication through mediation between theory and practice, or theory can be separated, decoupled from practice. In a third proposal developed here, this theory-driven relationship and/or proportion can be viewed from the logic of theory-practice complementarity.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sosyal Hizmetler (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ağustos 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 24 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.