Bu çalışma, çağdaş felsefede varlık anlayışını yeniden yapılandıran ve güncel sorunların tarihsel kökenlerini çözümleyen iki önemli yaklaşım olan ilişkisel ontoloji ve ekofeminizm perspektifinden, doğa ve kadın kavramlarının ontolojik boyutlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Doğa ile kadın arasındaki ilişkisizlik ya da indirgemeci ilişki anlayışları, hem kültürel mitlerde hem de modern düşüncede kök salmış biçimlerde varlık göstermektedir. Çalışma, bu ilişkiselliği hem tarihsel-toplumsal bağlamda hem de felsefikavramsal düzlemde sorgulamaktadır. İlişkisel ontoloji, antroposentrizm temelli varlık tasavvurlarının yeniden tasarlanmasını savunurken; ekofeminizm, patriyarka temelli sosyal dinamiklerin ve kapitalist ekonomi politiklerin görünür kılınmasına katkı sağlamaktadır.
Bu bağlamda, doğa ve kadın arasındaki ontolojik ilişkinin anlaşılması, günümüzdeki küresel ekolojik krizin arka planını kavrayabilmek adına kritik bir öneme sahiptir. Zira, içinde bulunduğumuz sorunların kökeni, felsefi ve tarihsel bir zihniyetin ürünü olup, ekolojik krizin kökenine inmek ve bu yapıları çözümlemek, ancak yapısöküm yöntemleriyle mümkün olacaktır. Bu bağlamda, çalışma, her iki yaklaşım arasındaki teorik bağlantıları, etkileşimleri, farklılıkları ve ortak noktaları tartışarak, “doğa” ve “kadın” kavramlarının ontolojik statüsünü açığa çıkarmayı hedeflemektedir. Çalışmanın temel yargısı, doğa ile kadın arasında tarihsel olarak kurulan hiyerarşik, indirgemeci ve araçsallaştırıcı ilişkinin, ilişkisel ontoloji temelinde dönüştürülmesi gerektiği yönündedir.
This study aims to examine the ontological dimensions of the concepts of nature and woman through two significant approaches in contemporary philosophy that seek to reconstruct the understanding of being and to analyze the historical roots of current problems: relational ontology and ecofeminism. The disconnection or reductionist relationship established between nature and woman has historically manifested itself in both myths and modern thought. Accordingly, the study investigates this relationality within both historical-social and philosophical-conceptual contexts. While relational ontology advocates the reconfiguration of anthropocentric conceptions of being, ecofeminism contributes to unveiling the patriarchal social dynamics and capitalist economic politics that underpin ecological domination. In this regard, understanding the ontological relation between nature and woman is of critical importance for comprehending the background of today’s global ecological crisis. The roots of these issues lie in a philosophical and historical mindset, and reaching into the foundations of the ecological crisis and deconstructing these structures is only possible through the method of deconstruction.
Thus, the study aims to reveal the ontological status of the concepts of “nature” and “woman” by discussing the theoretical connections, interactions, divergences, and commonalities between the two approaches. The central argument of the study is that the historically constructed hierarchical, reductionist, and instrumentalized relationship between nature and woman must be transformed on the basis of relational ontology.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Varlık Felsefesi, 21. Yüzyıl Felsefesi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 21 Mayıs 2025 |
Kabul Tarihi | 3 Eylül 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 41 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.