Sıcak Denizlere Ulaşma Politikası’nın Rusya’yı küresel bir güce dönüştürebilmek amacıyla I. Petro (1672-1725) tarafından şekillendirildiği ve hayata geçirilmesi için gelecek yöneticilere vasiyet edildiği iddia edilmektedir. Doğruluğu tartışılsa da, bu iddia Rus Dış Politikasının adeta değişmeyen bir simgesi haline gelmiştir. Rusya’nın güneye doğru genişleme isteği, Osmanlı İmparatorluğu ile sürekli rekabetle sonuçlanmıştır. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu, Rusya ile hem Doğu Avrupa, hem de Kafkasya bölgelerinde çatışmak zorunda kalmıştır. Rusya, güneye doğru genişleme politikasında üç temel strateji kullanmıştır. Bunlar sırasıyla Pan-Slavizm, Pan-Ortodoksluk ve Osmanlı egemenliğindeki etnik unsurlarla işbirliği yapılmasıdır. Ortak hedef, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal bütünlüğünü ve ulusal direncini zayıflatmak ve yıpratmaktır. Hedefe ulaşabilmek için Rusya’nın 19. yüzyılın başından itibaren Osmanlı bünyesindeki Ermeni ve Kürt gibi etnik unsurlarla ilgilenmeye başladığı görülmektedir. Bu ilgi, gerek Kafkasya bölgesinde gerekse Osmanlı coğrafyasında ciddi sonuçlar doğurmuştur. Rusya’nın Kürt gruplarla ilişkisi, farklı boyutlarla da olsa günümüzde de devam etmektedir. Dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkinin bölgesel politikaların oluşturulmasında göz önünde bulundurulması gereken bir faktör olduğu düşünülmektedir. Bundan dolayı bu çalışmada, Rusya’nın Kürtlere yönelik politikasının Orta Doğu bölgesinde doğurabileceği sonuçlar ve bunun bölgesel ilişkilere yansımaları incelenecektir.
It is claimed that the "Policy for Reaching the Hot Seas" has been formulated and testamentized to future rulers by Peter the Great (1672-1725) to turn Russia into a global power. Although the allegation in question was discussed, the above-mentioned policy has become an almost permanent symbol of Russian Foreign Policy. Russia's desire to expand to the south within the scope of the "Policy for Reaching the Hot Seas" has resulted in constant competition against the Ottoman Empire. For this reason, the Ottoman Empire had to clash with Russia both in Eastern Europe and in the Caucasus. It is noteworthy that Russia used three basic strategies in its expansion towards the south in this period. These are respectively Panslavism, Pan-Orthodoxy put into practice by being the patroness of the Orthodox under Ottoman rule, and also collaboration with some ethnic elements in the country. The main goal of all three strategies was to weaken the political integrity and national resistance of the Ottoman Empire. As a part of this attrition policy, since the beginning of the 19th century, Russia started to deal with some ethnic elements such as Armenians and Kurds within the Ottoman Empire. This interest had resulted in serious consequences both in the Caucasus region and in the Ottoman geography. Russia's relationship with Kurdish groups has been continuing today, albeit in different dimensions. Therefore, this relationship between the parties is considered to be a factor that the must be taken into account in the formulation of regional policies. For this reason, in this study, the answers to questions such as what kind of outcomes Russia's policy towards Kurds may have resulted in the Middle East and how this may have reflections on regional relations will be sought.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 28 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 11 Sayı: Ek |