Tarihin her döneminde güçlü devletlerden biri olan Osmanlı Devleti, her zaman yabancı devletler tarafından bir tehdit olarak algılanmıştır. Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı dönemde ise yabancı devletler, elde kalan toprakları da parçalama düşüncesi içerisine girmiş, Sevr Antlaşması’nı devlete dayatarak adeta devletin ölüm kağıdını eline vermişlerdir. Yapılan konferanslarda da devleti parçalayıp dağıtma düşüncesinde olduklarını bir kez daha su yüzüne çıkarmışlardır. Konu itibari ile yabancı devletlerin planlayıp, teşvik edip aynı zamanda da yardımda bulundukları isyanlar, devleti yıkmak ya da en azından devlet içerisinde karışıklıklar çıkmasının ve bunun sonucunda ise devletin iç işlerine müdahalede bulunulabilmesinin kapısını aralayan sağlam bir dayanak olarak gözükmektedir. Bunu devreye sokacak olan en önemli ülke de İngiltere olmuştur. İngiltere diğer devletlerin de desteğini alarak bu aşamada başrol oynamıştır. İngiltere, kendi çıkarları doğrultusunda Musul bölgesinin zengin petrol kaynaklarını elde tutmak, Osmanlı Devleti’ni bir sömürge haline getirmek düşüncesinde emperyalist politikalarına hizmet etmek için, bölgede Osmanlı Devleti himayesi altında Hakkâri’de yaşayan Nasturi adı verilen Hristiyan topluluk üzerinden bu işe başlamıştır. Nasturileri bağımsız bir devlet kurma hayali ile oyalayıp, aslında onları kendi çıkarları için kullanmıştır. Buna yönelik olarak da Nasturiler, Osmanlı Devleti döneminde 1915 Nasturi İsyanı’nı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti döneminde ise, 1924 Nasturi İsyanı’nı başlatmıştır. İşler ilk bakışta planladığı gibi gitmiş olsa da gerek Osmanlı Devleti dönemindeki gerekse Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemindeki bu isyanlar kısa sürede bastırılabilmiştir.
The Ottoman Empire, which had always been a powerful state throughout history, was often perceived as a threat by foreign powers. During the period of decline of the Ottoman Empire, however, foreign states sought to seize the remaining territories by imposing the Treaty of Sèvres, which symbolized the death warrant of the empire. These foreign powers revealed their intentions to dismantle the state in various subsequent conferences. Rebellions, which were planned, encouraged, and even supported by foreign powers, served as a solid pretext for destabilizing the state, potentially allowing for intervention in its internal affairs. The leading country in this strategy was the United Kingdom. With the support of other countries, the United Kingdom played a key role in this period. Driven by its imperialist agenda to control the rich oil resources of the Mosul region and transform the Ottoman Empire into a colony, the UK began to manipulate a Christian community in Hakkari, known as the Nestorians, who were under Ottoman rule. The British stalled the Nestorians with the dream of establishing an independent state but ultimately used them for their interests. In return for this strategy, the Nestorians launched the 1915 Nestorian Rebellion during the Ottoman period, followed by the 1924 Nestorian Rebellion during the Republic of Turkey. Although things seemed to go according to plan initially, these rebellions during both the Ottoman and Republican periods were swiftly suppressed.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyasi Coğrafya |
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 14 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 12 Sayı: 24 |