Many photographs in both institutional archives and family collections show women cross-dressing in military uniforms. These photographs were taken 1930s- 1940s, when a total militarization program was implemented in Turkey, women gained their political rights, and photography and exchanging photographs took place in daily life as an integrated habit. At the same time the “military nation” discourse, produced in connection with the Turkish history thesis in the 1930s, refers to men as the primary citizens of the state, and defines women who have just won their political rights in a secondary position. The purpose of this article is to try to find answers to some questions by analyzing these photographs, which clearly contradict the stereotype of the “modern Turkish woman”, in the context of the social and political conditions of the period, and cross-dressing and photography theories: Could these self-portraits be considered as manifestations of women’s claims that they can serve to the nation as soldiers, or as representations of their desire to step out of their given social positions. Cross-dressing is theorized as a form of performance that makes the notion of identity open to re-signification rather than thinking in terms of binary opposites. Could it be that women have tried to redefine their femininity, subjectivity and identities by assuming the qualities that make up the ideal soldier male image such as heroism, strife, courage, pride and dignity? At the same time, can these performances be considered as a parody of the militarism and the established mythology of masculinity?
Photography Cross-Dressing Self-portrait Modern Turkish Woman. Military Uniform
Gerek kurumsal arşivlerde gerek ise aile koleksiyonlarında yer alan birçok fotoğraf, askeri üniforma giyerek fotoğraf kamerası karşısında cross-dressing performansı gerçekleştiren kadınları gösterir. Sözü geçen fotoğraf örnekleri, Türkiye’de topyekûn militarizasyon programının hayata geçirildiği, kadınların siyasi haklarına kavuştuğu aynı zamanda fotoğraf çektirme ve değiş tokuşunun bütünleşik bir uğraş olarak günlük yaşamda yer edindiği 1930 ve 1940’lı yıllara rastlar. 1930’larda Türk Tarih Tezi ile bağlantılı olarak üretilen “asker millet” söylemi, erkekleri devletin birincil yurttaşları olarak işaret ederken siyasi haklarını henüz kazanmış kadınları ise ikincil pozisyonda tanımlar. Bu makalenin amacı, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde (1923-1946) siyasi erkin kadınlara biçtiği annelik ve eşlik rollerinin tezahürü olan “modern Türk kadını” stereotipi ile açıkça çelişen sözü geçen fotoğrafları, önce dönemin toplumsal ve politik koşulları bağlamında, ardından da cross-dressing ve fotoğraf teorileri ışığında okuyarak ve yorumlayarak bazı sorulara cevap bulmaya çalışmaktır: Bu özportreler, kadınların kendilerinin de asker olarak ulusa hizmet edebilecekleri iddialarının tezahürleri olarak mı okunmalıdır? Yoksa dönemin resmi söylemi içinde ikincil olarak tanımlanan toplumsal konumlarının dışına çıkmaya dair arzularının temsilleri olarak mı değerlendirilmelidir? Karşı cinsin kılık kıyafetine girme, işaretlerini üstlenme anlamına gelen cross-dressing, kimlik mefhumunu ikili karşıtlarla düşünmektense onu yeniden imlemeye açık kılan bir performans biçimi olarak teorileştirilir. Bu bağlamda fotoğraflarda görülen kadınlar, cross-dressing içinde askeri üniforma ile poz kesme yoluyla “ideal asker erkek” imgesini oluşturan kahramanlık, mücadecilik, cesaret, gurur, haysiyet gibi nitelikleri üstlenmeye, dolayısıyla kadınsılığı, öznelliklerini ve kimliklerini yeniden tanımlamaya girişmiş olabilirler mi? Aynı zamanda bu performanslar, askerliğe ve onunla özdeş olan yerleşik erkeklik mitolojisine sataşma ve bu mitolojinin parodisi olarak da değerlendirilebilir mi?
Fotoğraf Cross-Dressing Özportre Modern Türk Kadını Askeri Üniforma
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kadın Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Mayıs 2022 |
Gönderilme Tarihi | 16 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 24 |