Yunanistan’ın dışarıdan tahrikleri ve müdahaleleri neticesinde 1895’te Girit’te başlayan isyan, kısa sürede uluslararası bir krize dönüşürken, 1897’de ise Osmanlı-Yunan Harbi’ne neden olmuştu. Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nin hükümranlık haklarını hiçe sayarak Şubat 1897’de Girit’e asker çıkarması ve sınır hattında yaptığı saldırılar karşısında Osmanlı Devleti harp ilan etmek zorunda kalmıştı. Osmanlı Devleti’nin kısa süre içerisinde Hristiyan bir devlet karşısında harp sahasında başarılar elde edip toprak ele geçirmesi, büyük güçleri rahatsız etmişti. Çünkü Osmanlı-Yunan Harbi bir anlamda Hilal ile Haç’ın harbiydi. Bu anlamda büyük güçlerin tamamının, Avrupa’da yükselen İslamofobi karşısında Müslüman bir devletin Hristiyan bir devletten toprak kazanımına rıza göstermesi yüzyılın şartları gereği mümkün değildi. Nitekim Osmanlı Devleti büyük güçlerin müdahalesi neticesinde harbi durdurarak barış müzakerelerinin İstanbul’da yapılmasını kabul etmişti. Müslüman karşıtlığı ile tanınan İngiltere Başbakanı Salisbury, barış müzakerelerinden önce hiçbir Hristiyan toprağının Müslüman bir devlete terk edilemeyeceğine dair büyük güçlere yapmış olduğu tebligatla, İngiltere’nin müzakerelerde takınacağı tavrı önceden netleştirmişti. Salisbury’nin talimatıyla İngiliz Büyükelçisi Sir Philip Currie de İstanbul’daki müzakereler boyunca, Osmanlı Devleti’nin toprak kazanımının önüne geçmek için elinden geleni yapmıştır. Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin harpte ele geçirdiği Teselya’nın Yunanistan’a iadesi için büyük güçlerin yapmış oldukları baskıların nedenlerini inceleyerek sürecin nasıl sonlandığına odaklanmıştır.
Osmanlı Devleti Büyük Güçler Uluslararası İlişkiler İslamofobi Teselya
The rebellion that started in Crete in 1895 as a result of external provocations and interventions by Greece soon turned into an international crisis and led to the Ottoman-Greek War in 1897. The Ottoman Empire was forced to declare war in the face of Greece’s landing troops in Crete in February 1897, disregarding the sovereign rights of the Ottoman Empire, and its attacks on the border line. The Ottoman Empire’s achievements in the battlefield against a Christian state in a short period of time and capturing territory disturbed the great powers. Because the Ottoman-Greek War was in a sense the war of the Crescent and the Cross. In this sense, it was not possible for all the great powers to consent to the territorial gains of a Muslim state from a Christian state in the face of rising Islamophobia in Europe. As a matter of fact, the Ottoman Empire stopped the war as a result of the intervention of the great powers and accepted the peace negotiations to be held in Istanbul. British Prime Minister Salisbury, who was known for his anti-Muslim stance, had clarified Britain’s stance in the negotiations in advance with his notification to the great powers that no Christian land could be ceded to a Muslim state before the peace negotiations. With Salisbury’s instructions, British Ambassador Sir Philip Currie did his best to prevent the Ottoman Empire from gaining territory during the negotiations in Istanbul. This study analyses the reasons for the pressure exerted by the great powers for the return of Thessaly, which the Ottoman Empire had captured in the war, to Greece and focuses on how the process ended.
Ottoman Empire Great Powers International Relations Islamophobia Thessaly
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Tarihsel Çalışmalar (Diğer) |
| Bölüm | MAKALELER |
| Yazarlar | |
| Erken Görünüm Tarihi | 11 Temmuz 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 11 Temmuz 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 4 Mart 2025 |
| Kabul Tarihi | 6 Mayıs 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 12 Sayı: 24 |