Yüzün insan hayatındaki egemenliğini temele alan bu makalede öncelikle yüz ve öteki arasındaki ilişki incelenecektir. Yüz, dışarıya kendisini gösteren ve dışsal ötekilerle ilişkide bulunan bir persona-yüz olarak ele alınarak bunun ne denli plastik ve sınırlı bir deneyim ortaya koyduğu anlatılacaktır. Barthes’in rastlantısal ve yıkıcı Punctum düşüncesinden de yola çıkarak yüzün bir başkasındansa kendi içinde bastırdığı ve içsel öteki olarak adlandırdığımız karanlık benliğiyle karşılaşması esasında bir belirleyici olarak ele alınacaktır. İçsel öteki ile karşılaşma bir aynada kendi bakışlarına maruz kalan insanın persona-yüzünün çatlamaya başlaması ve içinden gizli olan benliğinin çıkarak plastik ifadeyi yıkıma uğratması değerlendirilecektir. Bu yeni tavır kişinin kendisi olmasını sağlarken aynı zamanda farklı biçimlere dönüşse de kendisine geri dönmesini sağlayan anti-plastik / elastik bir yapıyı getirirken, bu aynı zamanda yüzü de bir ara form haline getirerek onu facialis-intermedius kılacaktır. Makalenin amacı yapısal olarak kendimize olan ötekiliğimizi aşmamız ve daha elastik bir yapıyla hem benliğimizi hem de gündelik olanı yapısökümsel olarak bir arada barındırabilmemiz noktasında şekillenecektir. Levinas, Barthes ve Malabou’nun görüşlerinden yararlanılarak oluşturulan çerçeve Narcissus’un öyküsü ve Douglas Gordon’un reprodüksiyon örnekleri üzerinden imgesel olarak da kavranır hale getirilmeye çalışılmıştır. Tüm bu örneklerin sonucunda anlaşılır kılınmaya çalışılan şey, insanın gündelik olan akış içerisinde kendisini bir yüzün ardına gizlediği ve ilişkilerinde farklı yüzler kullandığı düşüncesinden yola çıkarak, bu yüzün yıkılması ve yapıbozuma uğraması halinde nasıl bir yeniden-varoluş kazanması gerektiğine dair bir deneyimi düşünmeye sunmaktır.
This article depends on the dominance of the face in human life and the examination of the relationship between the face and the other. The face will be considered as persona-face that shows itself outwardly and engages with others, illustrating how this presents a plastic and limited experience. Building on Barthes' notion of the accidental and disruptive Punctum, the encounter of the face with its suppressed dark self, which we call the internal other, rather than with another, will be taken as a determinant. The encounter with the internal other will be evaluated as the point where the persona-face of a person, exposed to their gaze in a mirror, begins to crack, and the hidden self emerges, destroying the plastic expression. While this new attitude enables the person to become themselves and transform into different forms, it brings an anti-plastic/elastistic structure that allows them to return to themselves. At the same time, it turns the face into an intermediate form, making it facialis-intermedius. The article aims to present our otherness to ourselves structurally and simultaneously embody our self and the everyday in a deconstructive manner with a more elastic structure. The framework, created by utilizing the views of Levinas, Barthes, and Malabou, will also be made comprehensible through the story of Narcissus and examples of reproduction by Douglas Gordon. The ultimate aim of these examples is to contemplate the experience of how a person should gain a re-existence in the event of the face's destruction and deconstruction, based on the idea that people hide behind a face and use different faces in their relationships within the flow of everyday life.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat Felsefesi, 20. Yüzyıl Felsefesi, 21. Yüzyıl Felsefesi, Çağdaş Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 31 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 10 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 2 |