Canlı bir varlık olan dil, zaman ve koşullara bağlı olarak değişimi ve gelişimiyle ön plana çıkmaktadır. Bu değişimler kimi zaman fonetik, semantik, morfolojik ve söz varlığı kapsamında görülmektedir. Dilin zaman içindeki gelişimi sonucu dönemin şartlarına ve dil ilişkilerine bağlı olarak bazı sözcükler, kullanımdan düşmüş, unutulmaya yüz tutmuş ve ölçünlü yazı dilinde kendine yer bulamamıştır. Bazı sözcüklere ise art zamanlı yaklaşıldığında aradan uzun zamanlar geçmesine rağmen kendini muhafaza ettiği görülmüştür. Bu kullanımdan düşmüş, unutulmaya yüz tutmuş yapılar Türkoloji çevresinde arkaik veya eskicil terimiyle karşılanmaktadır. Türk dilinin tarihî dönemleri içerisinde Eski Türkçenin ikinci evresini oluşturan Eski Uygurca dönemi, Eski Türkçe içerisinde dönem eserleri ve söz varlığı bakımından diğer iki döneme göre oldukça hacimli konumdadır. Uygurlar tarih sahnesinde Manihaizm, Budizm, Hristiyanlık vb. din ve inanç sistemlerini kabul etmiş ve bu durum doğal olarak Uygur dili ve edebiyatına da yansımıştır. Bu edebiyat içerisindeki eserlerin çok az kısmı özgün ve telif eserlerden meydana gelirken büyük çoğunluğu çeviri ve uyarlama eserlerden meydana gelmektedir. Ele alınan bu çalışmada ise Eski Uygurcadan Anadolu ağızlarına uzanan bė, kindik, murç ~ mırç, süsgün, suvak, töle- ve yėlvi sözcükleri üzerine filolojik incelemelerde bulunularak bu sözcüklerin Derleme Sözlüğü özelinde Anadolu’daki durumu ile tarihî ve çağdaş Türk dillerindeki durumu ele alınmıştır.
Eski Türkçe Eski Uygurca Derleme Sözlüğü Anadolu Ağızları Türk Dilleri
Language, being a living entity, stands out for its change and development depending on time and conditions. These changes are sometimes seen in the context of phonetics, semantics, morphology, and vocabulary. As a result of the development of language over time, depending on the conditions of the period and language relations, some words have fallen out of use, become forgotten, and have not found a place in standard written language. However, when approached diachronically, it is seen that they have preserved themselves despite the passage of a long. These structures that have fallen out of use and become forgotten are referred to as arkaik or eskicil in the field of Turkology. The Old Uyghur period, which constitutes the second phase of Old Turkic within the historical periods of the Turkic language, is quite substantial in terms of period works and vocabulary compared to the other two periods within Old Turkic. The Uyghurs accepted religions and belief systems such as Manihaism, Buddhism, Christianity, etc. on the historical stage, and this situation was naturally reflected in Uyghur language and literature. While very few of the works in this literature consist of original and copyrighted works, the vast majority of them consist of translations and adaptations. In this study, by making philological examinations on the words bė, kindik, murç ~ murç, süsgün, suvak, töle- and yėlvi, which have spread from Old Uyghur to Anatolian dialects, the status of these words in Anatolia in the Derleme Sözlüğü and their status in historical and modern Turkic languages are discussed comparatively.
Old Turkish Old Uyghur Derleme Sözlüğü Anatolian dialects Turkish languages
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Türk Dili ve Edebiyatı (Diğer) |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 21 Mart 2025 |
| Kabul Tarihi | 21 Ağustos 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 11 Sayı: 4 |



