İslam’a ve Müslümanlara yönelik temelsiz bir korku ve düşmanlık halini ifade eden İslamofobi, Avrupa’da aşırı sağın yükselişine paralel olarak şiddetini artırmaktadır. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası İslam’a ve Müslümanlara sürekli olarak olumsuz temsillerle yer veren Batı medyası, İslamofobinin güçlenmesine ve bunun bir sonucu olarak Batı’da yaşayan Müslümanların İslamofobik gruplar için bir hedef haline gelmesine yol açmıştır. İslamofobi’nin tırmanışa geçmesinde diğer medya araçları kadar sinema filmleri ve diziler de etkili olmuştur. İsveç yapımı Kalifat (Hilafet) dizisinde Müslüman kimliğinin nasıl temsil edildiğine odaklanan bu çalışmada, söylemin arkasında gizli yapıları ortaya çıkarabilmek ve Müslüman kimliğinin ne şekilde inşa edildiğini ortaya koyabilmek amacıyla söylem analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın sonucuna göre, dizide Müslüman yahut Müslüman kökenli karakterler iki aşırı uçta temsil edilmiştir. Batılı değerleri sahiplenen, asimile olmuş seküler göçmen kimliğinin karşısına “makul” bir dindar kimliği değil, IŞİD terörüne destek verecek denli radikal bir dindar profil yerleştirilmiştir. Dindar olarak temsil edilen karakterlerin tamamı IŞİD destekçisi olup “ortalama” bir dindar kimliğiyle hayatını sürdüren hiçbir karakter yoktur. Buna paralel olarak dizide IŞİD’i desteklemeyen Müslüman kökenli karakterlerin tamamı son derece seküler yaşamlarla temsil edilmişlerdir. Bu anlamda, Kalifat dizisinin tasavvurundaki İsveç’te sıradan bir dindar Müslüman’a yer yoktur. Dindarlığı radikalleşme ve terörizmle eşdeğer şekilde sunan dizi, böylelikle İslamofobinin yeniden üretilmesine aracılık etmiştir.
Expressing an unfounded fear and hostility towards Islam and Muslims, Islamophobia is gaining strength in parallel with the rise of the far right in Europe. Especially after the September 11 attacks, the Western media, which constantly included Islam and Muslims with negative representations, led to the strengthening of Islamophobia and as a result, Muslims living in the West became a target for Islamophobic groups. In this study, which focuses on how the Muslim identity is represented in the Swedish TV series Kalifat, the method of discourse analysis is used to reveal how the Muslim identity is constructed. According to the result of the study, Muslim or Muslim-origin characters were represented at two extremes in the series. Instead of an “average” religious identity, a religious profile that is radical enough to support ISIS terrorism is placed against the assimilated secular immigrant identity that embraces Western values. All of the characters represented as religious are supporters of ISIS, and there is no character who lives with an “average” religious identity. Parallel to this, all of the Muslim-origin characters who do not support ISIS in the series are represented by extremely secular lives. In this sense, there is no place for an ordinary devout Muslim in Sweden in the imagination of the Kalifat series. Presenting religiosity as equivalent to radicalization and terrorism, the series thus mediated the reproduction of Islamophobia.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 4 Sayı: 2 |
MEDYA VE DİN ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (MEDİAD) - JOURNAL OF MEDIA AND RELIGION STUDIES
This journal is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.