Bir kentin yeniden planlanması, düzenlenmesi, tüm paydaşlar
için yaşanabilir hale getirilmesi bir zorunluluktur. Nüfus artışı ve göçler
nedeniyle artan nüfusu barındırmanın ötesinde yaşanabilir yeni bir mekân
tasarımı yapmayı amaçlayan kentsel politikalar, kentli bir yaşam oluşturmak
için yeni hedefler ve stratejiler ortaya koymaktadır. Bu biçimlendirme süreci,
kente ait olmak ve kentin içerisinde var olabilmek adına her bir paydaşa farklı
alanlar oluşturmaktadır. Ülke nüfusunun
yaklaşık %30’unu oluşturan çocukların beklentilerinin, haklarının,
varlıklarının yaşamlarını sürdürmek durumunda oldukları mekana yansıması da kentsel
politikalar vasıtasıyla mümkündür. Çocuklar, erişkinlerden farklı fizyolojik ve
psikolojik gereksinimlere sahip olan, eğitim, sağlık, yaşama, barınma gibi
doğuştan sahip oldukları hakların güvenceye alınmasının yanında psikolojik
gelişmelerinin de bilimsel yöntemlerle ele alınması gerekliliği olan bir
gruptur.
Çalışma, çocuk
hakları sözleşmesi ve çocuk dostu kent olgusundan yola çıkarak çocukların
kentteki varlıklarının yerel politika belirleyiciler tarafından ne kadar
görünür kılındığını tartışmayı ve öneriler getirmeyi amaçlamaktadır. Kentsel
mekan tasarlanırken çocuğun ihmal edilmediğini göstermek adına hemen her sokağa
yerleştirilen çocuk parklarının çocuk
dostu bir yerel yönetim için yeterli kriteri sağladığı düşüncesinin bir yanılgı
olması çalışmanın çıkış noktasıdır. Bu yönüyle çocukların fizyolojik,
psikolojik ve zihinsel gelişimleri doğrultusunda çocuk haklarının yerel
politikalara nasıl yansıdığı araştırılacaktır. Dolayısıyla çalışma çocukla
ilgili yerel kentsel politikalar ile sınırlıdır.
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 14 Sayı: 40 |
.