Nostalgia promises wholeness, happiness and a sense of being at home in response to the social discontent and sense of being disintegrated. Therefore as discontent grows, it is observed that the interest toward nostalgic themes also grows. So in literature, nostalgic discourse becomes strong and the past is handled in such a way that satisfies the lack which people feel today. Orhan Pamuk’s novel The Museum of Innocence which was published in 2008 narrates a love story which takes place at the end of 1970s and aims to refresh our collective memory of that years. But Pamuk’s style of expressing emotions with the lack of profundity and with his effort of naming the emotions recurrently, the text’s nostalgic intentions turn into a formof a “set up stage”. Lack of attention and perspective toward political issues, its peaceful melancholy towards residuals and ruins of the past and its point of view away from “suspicion”, moves the novel away from modernist “reflective nostalgia” and the notion of innocence. Despite the memory being an “anti-museum”, narrator Kemal and Orhan Pamuk both transform their powerful desire to seize the past into a proud museum which has a meaning they are sure of.
Orhan Pamuk reflective nostalgia 1970s residuals collective memory
Nostalji, bugünün toplumsal memnuniyetsizliğine ve parçalanmışlık hissine karşılık, “eski günlerin” bütünlüğünü, mutluluğunu ve evde olma hissini vadeder. Dolayısıyla, memnuniyetsizlik arttıkça kültürel alanda nostaljik temalara yönelik ilginin de arttığı gözlemlenir. Bu ilgiye karşılık edebiyatta da geçmişe özlem söyleminin güçlendiği, bugün eksikliği hissedilen neyse, geçmişin o eksikliği kapatacak bir bakışla ele alındığı dikkat çeker. Orhan Pamuk’un 2008’de yayımlanan romanı Masumiyet Müzesi de 70’li yılların sonlarında geçen bir aşk hikâyesini anlatırken, o yıllara yönelik kolektif hafızayı tazeleme niyetindedir. Ancak duygulardan söz ediş biçimi ve duyguları betimleyerek derinleştirmekten ziyade onları adlandırma çabası, metindeki nostaljik yönelimi bir “sahne kurma” formuna dönüşür. Politik gelişmelere yönelik dikkat ve perspektif eksikliği, geçmişten artakalanlara ve yıkıntılara yönelik huzurlu hüznü ve şüphe fikrine uzak bakış açısı, romanı modernist “düşünsel nostalji”den ve masumiyet fikrinden uzaklaştırır. Anlatıcı Kemal ile Orhan Pamuk, hafıza özünde bir “anti-müze” olsa da, geçmişi ele geçirmeye yönelik kuvvetli arzularını, anlamından emin oldukları gururlu bir müzeye dönüştürmüşlerdir.
Orhan Pamuk nostalji düşünsel nostalji 1970’ler artakalanlar kolektif hafıza
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler (Tema) |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2020 |
Kabul Tarihi | 28 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |