Sosyal olan, toplum (society) ya da topluluk yaşamıyla ilgili olanın (societal) ötesinde
ekonomi, hukuk, politika gibi alanlara indiregenemeyecek, özerk bir alanı ifade eden
modern bir olgudur. Sosyal olan ve politika ilişkisine baktığımızda iki temel hat ayırt
edebiliriz: Birincisi politikanın özerkliğini vurgular ve sosyal olandan farkını öne çıkarır.
İkincisi ise özerklik savının aksine sosyal olan ve siyasal arasındaki dolayım ilişkisine
odaklanır. Birinci hattı temsil eden düşünürlerden biri olan Hannah Arendt, sosyal
olanı, ne özel alanın ne kamusal alanın kendi varlığını koruyabildiği melez bir alan
olarak tanımlar. Ona göre modern toplumlarda politikanın geri çekilişi ve kamusal
alanın yitiminin başlıca sorumlusu sosyal olanın yükselişidir. Bu nedenle Arendt, sosyal
olanı politikanın karşıtı olarak değerlendirir. İkinci hattaki temel kaynak ise Marx’ın
sosyallik çözümlemesinden gelir. Marx’ta sosyallik iki yönlüdür: Hem insan ve doğa
ilişkisinin tarihsel özelliklerinden bağımsız düşünülebilecek olan genel bir nitelik hem
de modern kapitalist koşullar altında sermaye tarafından yönlendirilen bir olgudur.
Bu iki boyutu birlikte düşünmek, sosyal olanın hem nesnel koşullar altındaki olumsuz
özelliklerini tespit etmeyi sağlar hem de bunun zorunlu olarak böyle olmadığına dair
olumsal bir yaklaşım sunar. Arendt’in sosyal olana odaklanan Marx eleştirisi, onun
“fenomenolojik özcü” olarak nitelenen bakışına dayanmaktadır. Fenomenolojik özcülük,
Arendt’in, politikanın fenomenal doğasını kanıtlamak isterken insani etkinliklerin her
birine kendine has ve diğerleriyle karışmaması gereken bir alan tahsis edişini ifade
eder. Nitekim Arendt’in diğer insani etkinlikler içerisinde politikaya özerk bir konum
atfetmesi de bu bakışıyla bağlantılıdır. Buradan hareketle Marx’ın sosyal olan kavrayışını
da onun yöntemini fenomenolojik açıdan çözümleyen düşünürlerden esinle ele almak
mümkündür. Bu düşünürlere göre Marx’ın özellikle Kapital’de benimsediği yöntem,
görüngüsel biçimlerdeki özü arayan (eidetic) fenomenolojik bir yöntemdir. Bu yöntem
en açık şekilde, Marx’ın emeğin kapitalist sosyallik içinde aldığı biçim olarak tanımladığı
soyut emek çözümlemesinde görülebilir. Bu çalışmada iki yaklaşım arasındaki gerilimden
yola çıkarak politikanın ve sosyal olanın, karşıtlık veya ikilik olarak kavranmasının neden
olduğu kısıtlılıklar irdelenecektir. İnsani etkinliklerin, mevcut toplumda insani gelişimi
sakatlayan sosyalliği yıkıcı yönlerinden bağımsız ele alınamayacağı savunulacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makale / Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 8 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 45 Sayı: 2 |