Leading theatre scholars of the 1980’s argue that the idea of theatre since Ancient Greece is framed by a
diegetic universe, even though it has been shaped by mimesis, which is normally contrasted with diegesis. This
view emphasises the dominant status of the text in the theatre and the logocentric structure of the theatre
based on speech. At this point, the terms diegesis and mimesis are used with their broad meanings in an
Aristotelian sense. On the other hand, these terms are used today with their narrow meanings in narratology
as telling and showing modes of the narrative.
This article aims to evaluate the terminological confusion when the terms are used in theatre with their
narrow meanings in narratology, as opposed to the debate carried out in the theatre academy of the 20th
century. From this starting point, the article first exposes the terminological confusion arising from using
the terms diegesis and mimesis with their narrow and broad meanings. Second, the irruption of diegesis in the
mimetic scene is explored by concentrating on the "telling" mode in the plays of Gertrude Stein and Heiner
Müller. Lastly, the structural results of diegesis standing out as a dominant element in 20th century theatre
are evaluated.
1980’li yılların önde gelen tiyatro akademisyenleri, tiyatronun Antik Yunan’dan beridir diegesis ile karşıtlık
oluşturan mimesis aracılığıyla biçimlendiğini, buna karşılık sahnenin diegetik bir evrenle çerçevelendiğini
öne sürerler. Burada metninin tiyatrodaki hâkim konumu ve tiyatronun “söz söyleme”ye dayalı logosmerkezci
yapılanması vurgulanır. Diegesis ve mimesis kavramları bu noktada Aristotelesçi bir bağlamda, geniş
anlamlarıyla kullanılır. Öte yandan terimler günümüzde daha çok anlatıbiliminin dolayıma soktuğu dar
anlamlarıyla, anlatının kipleri düzeyinde ele alınmaktadır.
Bu makalede, terimler anlatıbiliminin tayin etiği dar anlamlarıyla ve 20. yüzyılın tiyatro akademisince
sürdürülen tartışmanın aksine bir yerden kullanıldığında karşılaşılan tabloyu değerlendirmek
amaçlanmaktadır. Bu noktadan hareketle, çalışmada öncelikle diegesis ve mimesis terimlerinin dar ve geniş
anlamlarıyla kullanımından doğan terminolojik karmaşa serimlenmiştir. Çalışmanın temel odağı olan 20.
yüzyıl tiyatrosunda mimetik sahnenin diegesis yoluyla istilaya uğrayışı ise oyunları “anlatma” moduyla
karakterize olan Gertrude Stein ve Heiner Müller örnekleriyle açımlanmıştır. Son olarak, 20. yüzyılda
diegesisin baskın bir unsur olarak öne çıkışının yapısal sonuçları değerlendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tiyatro Kuramı |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |