Putları Yıkıyoruz, Resimli Ay’ın 1929 Haziran ve Temmuz sayılarında Nâzım Hikmet tarafından kaleme alınan yazı dizisidir. Bu yazı dizisinde Nâzım Hikmet, Abdülhak Hâmid Tarhan ve Mehmet Emin Yurdakul üzerine iki yazı yazar. Bu yazıların ortak özelliği, dönem edebiyatında etkin isimler olan ve “Dâhi-i Âzâm” ve “Milli Şair” sıfatlarıyla anılan şairlerin edebiyat tarihindeki yerlerini tartışmaya açmış olmasıdır. Genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında edebiyatta böyle bir karşı çıkışın yaşanması, üstelik bunu henüz yirmi yedi yaşındaki bir genç şairin yapması, o dönemde tepkilerle karşılansa da kuşak çatışmalarının edebiyatı zenginleştiren yanını da ortaya koymuştur. Nâzım Hikmet, bu yazı dizisinde karşısına şairlerin kişiliklerini değil, edebiyat tarihindeki yerlerini almıştır. Onun asıl eleştirisi, bir şairin ünlü olmasına ya da kabul görmesine değil, endüstri tarafından büyük yetenek olarak gösterilen şairlerin metinleri üzerindeki dokunulmazlığına ve onların edebiyat endüstrisinde iğdiş edici bir yasa gibi duran poetik tavırlarınadır. Dolayısıyla Freudyen anlamda bir Ödipal kompleks, iğdiş etme ve buna karşı koyma döngüsü görülmektedir. Bu döngüye Freud’un Ödipal kompleks kavramını babanın yasası adıyla karşılayan Fransız psikanalist Jacques Lacan’ın kavramsal hâle getirdiği bir arzu diyalektiği çerçevesinden bakmak, bu ve benzeri çatışmaların basit bir kalem kavgası olarak değil, öznenin kendisini bir şair olarak kurduğu bir bağlamın görülmesine imkân tanımaktadır.
Arzu diyalektiği kuşak çatışması babanın yasası Putları Yıkıyoruz yazı dizisi
The feullion of Putları Yıkıyoruz is published by Nâzım Hikmet in Resimli Ay, a Turkish literature magazine, in June and July 1929. In this feullion, Nâzım Hikmet wrote two articles about Turkish poets Abdulhak Hamid Tarhan and Mehmet Emin Yurdakul. The common point of these articles is that these adjectives acquired by the poets, who were influential in the literature of the time and known with adjectives such as “Dâhi-i Âzâm” and “Milli Şair” were a matter of debate. The young Republic of Turkey in the occurence of the output of such a counter literature in the early years, moreover, that twenty seven year old poets do, at that time revealed the side in enriching the literature of generational conclift may be met with the response. In that feullion, Nâzım Hikmet went againist the position of the poets, not their personalities. His main criticism is not that a poet is famous or acknowledged, but rather inviolability of poets, who are regarded as great talent by industry, over their texts, and their poetic attitude, which stands like a castration law in the literature industry. So here, it’s seen a loop in Freudien meaning, Oedipal complex, castration and counteraction. Focusing to this loop within the framework of desire dialectic which is conceptualized by French psychoanalyst Jacques Lacan, who meets Freud’s concept of the Oedipal complex under the name of the father’s law, makes it possible to see a context in which the subject establishes himself as a poet, not as a simple pen fight of these and similar conclifts.
The dialectic of desire the conclift of generations father’s law the feullion of Putları Yıkıyoruz
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 2 Eylül 2025 |
| Kabul Tarihi | 6 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 10 Sayı: 3 |

This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.