Yer yer bazı akrabalıklar
gösterseler dahi aslında her yazar, okur ve metnin sergüzeşti birbirinden
farklıdır. Bununla birlikte bir yazının ödülü ya da bedeli de, her yazar ve
okur için ayrı ayrı şekillenir. Bu metinde bir yazarın, Hasan Ali Toptaş’ın
yazı ile kurduğu ilişki üzerine bazı düşünceler paylaşılacak ve onun yazmanın
doğasına dair kimi görüşleri tartışılacaktır. Toptaş kendisiyle yapılan
söyleşilerin yer aldığı Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da
Yalnız (2017, Everest) adlı kitabında yazmak üzerine muhtelif
düşünceler üretir. En çok vurguladığı konuların başında ise, yazmanın
mahremiyet ve hürriyet gerektiren titiz bir eylem olduğu düşüncesi
gelir. Toptaş, metnin üzerine düşen gölgeleri yazmanın doğasına aykırı
bulup onları sanatsal özerkliğe bir müdahale olarak niteler. Ona göre, bir
metnin üzerinde ne kadar az gölge varsa, o metin “evrensel ve özgün olan”a o
kadar yaklaşır. Tomris Uyar’ın dediği gibi, “Okura göre yazmak suçtur” (aktaran
Toptaş, 219). Öte yandan burada yazmanın bir uzlet hâli olduğu da ima edilir.
Yani yazar yazma sürecinde inzivaya çekilerek gölgelerden ve seslerden mümkün
olduğunda uzaklaşmalı ve yalnızca kendini dinlemelidir. Ancak işte o zaman
“zedeli metin”lerden “orijinal metin”lere geçiş mümkün hâle gelir. Bu geçiş
ise, yazar ile okur arasındaki iletişimin daha sağlam kurulabilmesi açısından
önemlidir. Toptaş’a göre bir yazar ile okur arasındaki en sağlıklı ilişki, o
yazarın metinleri ile okuru arasındaki ilişkide gizlidir. Çünkü yazar
yazdıklarının içindedir: “Okur[lar], romancının konuklarıdır bir anlamda” (s.
264). Dolayısıyla “[o]nu başka yerde aramak ya da başka yerden yola çıkarak
tanımak okuru çoğu kez hayal kırıklığına uğratır” (s. 267).
Yer yer bazı akrabalıklar
gösterseler dahi aslında her yazar, okur ve metnin sergüzeşti birbirinden
farklıdır. Bununla birlikte bir yazının ödülü ya da bedeli de, her yazar ve
okur için ayrı ayrı şekillenir. Bu metinde bir yazarın, Hasan Ali Toptaş’ın
yazı ile kurduğu ilişki üzerine bazı düşünceler paylaşılacak ve onun yazmanın
doğasına dair kimi görüşleri tartışılacaktır. Toptaş kendisiyle yapılan
söyleşilerin yer aldığı Başlarken Yalnızsın, Bitirdiğinde Daha da
Yalnız (2017, Everest) adlı kitabında yazmak üzerine muhtelif
düşünceler üretir. En çok vurguladığı konuların başında ise, yazmanın
mahremiyet ve hürriyet gerektiren titiz bir eylem olduğu düşüncesi
gelir. Toptaş, metnin üzerine düşen gölgeleri yazmanın doğasına aykırı
bulup onları sanatsal özerkliğe bir müdahale olarak niteler. Ona göre, bir
metnin üzerinde ne kadar az gölge varsa, o metin “evrensel ve özgün olan”a o
kadar yaklaşır. Tomris Uyar’ın dediği gibi, “Okura göre yazmak suçtur” (aktaran
Toptaş, 219). Öte yandan burada yazmanın bir uzlet hâli olduğu da ima edilir.
Yani yazar yazma sürecinde inzivaya çekilerek gölgelerden ve seslerden mümkün
olduğunda uzaklaşmalı ve yalnızca kendini dinlemelidir. Ancak işte o zaman
“zedeli metin”lerden “orijinal metin”lere geçiş mümkün hâle gelir. Bu geçiş
ise, yazar ile okur arasındaki iletişimin daha sağlam kurulabilmesi açısından
önemlidir. Toptaş’a göre bir yazar ile okur arasındaki en sağlıklı ilişki, o
yazarın metinleri ile okuru arasındaki ilişkide gizlidir. Çünkü yazar
yazdıklarının içindedir: “Okur[lar], romancının konuklarıdır bir anlamda” (s.
264). Dolayısıyla “[o]nu başka yerde aramak ya da başka yerden yola çıkarak
tanımak okuru çoğu kez hayal kırıklığına uğratır” (s. 267).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | KİTAP İNCELEMELERİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 30 Eylül 2019 |
Kabul Tarihi | 29 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 4 Sayı: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.