yok
The Reagan Doctrine was a foreign policy strategy adopted by the United States during the Cold War era in the 1980s to prevent the spread of communism. Shaped by new conservative actors, this approach employed reduced-intensity conflict methods and prioritised the rhetoric of democratisation. The objective of the programme was to provide support for resistance movements against communist regimes by means of 'low-intensity conflicts' (LICs). The present article conducts an analysis of the global effects of the doctrine in regions such as Nicaragua, Angola, Afghanistan, and Cambodia, examining the long-term consequences of LICs on international security and humanitarian crises. One of the most contentious applications of the Reagan Doctrine was the provision of military and financial support to groups accused of human rights violations, such as the 'Contras' in Nicaragua. Despite the United States' characterization of these groups as 'freedom fighters', evidence of civilian massacres, drug trafficking, and terrorist acts revealed the ethical contradictions inherent in the doctrine. Furthermore, the provision of aid to 'UNITA' in Angola and to the mujahideen in Afghanistan served to exacerbate regional instability, thereby creating the conditions for the subsequent emergence of radical organisations such as 'Al-Qaeda'. This study, conducted using qualitative research methods, examines the multifaceted effects of the Reagan Doctrine (1981-1989), with a view to analysing its dual legacy as both a successful strategy against the Soviet Union and a source of lasting geopolitical instability. The data was collected and evaluated through a meticulous analysis of relevant documents. It was concluded that during its implementation, the doctrine resulted in low-intensity democracy, support was given to non-governmental groups fighting communist regimes in line with international conditions and national interests, and the CIA's covert operations and attempts to circumvent congressional prohibitions normalised the US's strategy of illegal intervention. Consequently, although the Reagan Doctrine succeeded in weakening the influence of the USSR in the short term, the spiral of violence, humanitarian crises, and radicalisation triggered by the DYÇs continues to shape today's international conflict dynamics. When the quantitative measures of success in repelling the Soviets are weighed against the scale of the humanitarian disasters and long-term security threats triggered by the doctrine, this study provides a critical framework for understanding the cost of the post-Cold War world order.
Asymmetric Warfare CIA Cold War Contras Low Intensty Conflict Reagan Doctrine
yok
Reagan Doktrini, 1980'lerde ABD'nin Soğuk Savaş Dönemi’nde komünizmin yayılmasını engellemek amacıyla benimsediği bir dış politika stratejisidir. Yeni muhafazakâr aktörler tarafından şekillendirilen bu yaklaşımda yoğunluğu azaltılmış çatışma yöntemleri kullanılmış ve demokratikleştirme söylemi ön planda tutulmuştur. “Düşük yoğunluklu çatışmalar (DYÇ)” aracılığıyla
komünist rejimlere karşı direniş hareketlerini desteklemeyi hedeflemiştir. Bu makale, doktrinin “Nikaragua, Angola, Afganistan ve Kamboçya” gibi bölgelerde yarattığı küresel etkileri analiz ederek, DYÇ’lerin uluslararası güvenlik ve insani krizler üzerindeki uzun vadeli sonuçlarını incelemektedir. Reagan Doktrininin en tartışmalı uygulamalarından biri, Nikaragua’daki “Kontralar” gibi insan hakları ihlalleriyle suçlanan gruplara verilen askerî ve mali destek olmuştur. ABD’nin bu grupları “özgürlük savaşçıları” olarak tanımlamasına rağmen, sivil katliamlar, uyuşturucu ticareti ve terör eylemleri,
doktrinin etik çelişkilerini ortaya koymuştur. Benzer şekilde, Angola’da “UNITA”ya ve Afganistan’da mücahitlere sağlanan yardımlar, bölgesel istikrarsızlığı derinleştirirken, “El-Kaide” gibi radikal örgütlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Nitel araştırma yöntemi ile yapılan bu araştırmada Bu çalışmada, Reagan Doktrini'nin (1981-1989) çok yönlü etkileri incelenerek, hem Sovyetler Birliği'ne karşı başarılı bir strateji hem de kalıcı jeopolitik istikrarsızlık kaynağı olarak ikili mirasının analiz edilmesi amaçlanmıştır. Veriler doküman analizi ile toplanıp değerlendirilmiştir. Uygulama sürecinde doktrinin düşük yoğunluklu demokrasiyle sonuçlandığı, uluslararası koşullar ve ulusal çıkarlar doğrultusunda komünist rejimlere karşı mücadele eden hükümet dışı gruplara destek verildiği, CIA’in gizli operasyonları ve Kongre yasaklarını aşma çabalarının ABD’nin hukuk dışı müdahale stratejilerini normalleştirdiği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak, Reagan Doktrini, kısa vadede SSCB-Sovyet etkisini kırmada başarılı olsa da DYÇ’ler yoluyla tetiklenen şiddet sarmalı, insani krizler ve radikalleşme, günümüz uluslararası çatışma dinamiklerini şekillendirmeye devam etmektedir. Sovyetlerin geriletilmesindeki nicel başarı ölçütleri, doktrinin tetiklediği insani felaketlerin ve uzun vadeli güvenlik tehditlerinin boyutlarıyla karşılaştırıldığında, bu çalışma Soğuk Savaş sonrası dünya düzeninin bedelini anlamak için kritik bir çerçeve sunmaktadır.
Asimetrik Savaş CIA Düşük Yoğunluklu Çatışma Kontralar Reagan Doktrini Soğuk Savaş
Bu çalışma herhangi bir kurum kişi ve vb. ile ilgili spesifik bir araştırmayı kapsamadığı için etik beyan formu düzenlenmemiştir.
YOK
yok
Teşekkür ederim
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Yakınçağ Amerikan Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | yok |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2025 |
Kabul Tarihi | 7 Ağustos 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 8 Sayı: 13 |
Dergimiz CrossRef üyesidir. Akademik Tarih ve Araştırmalar DergisiCC BY-NC-ND 4.0 lisansı altında lisanslanmıştır©