The aim of this article is to compare migration as an intercultural
confrontation and translation as a phenomenon creating a “Third Space” for
cultural negotiation. In this frame it analyses what role interculturality
plays in both areas and how these areas mutually reshape the other.
The study deals with how the deconstructive approaches
that have triggered a new understanding in the field influence translation. In
this context, the concept of interculturality brought both by translation and
migration, should not be considered as a medium for harmonization and
assimilation, but as a means of respect to the foreign that challenges the
asymmetries and dominance between the powers. In this sense, the study will demonstrate
how intercultural migration and translation enabling constructive and
productive interaction can function as a dynamic potential for cultures.
Since translation and migration are two major
restorative factors for intercultural communication, they create the mobility
of people so of cultures which results in a reframing of the obsolete
traditional perception of culture that relies on an isolated and homogenous
culture model. This communication enables not only a new understanding of the
other and a convergence of the cultures involved, but it also promotes a
realisation of the self and its borders.
Bu makalede, kültürlerarası
buluşmaya zemin hazırlayan göç ile ‚üçüncü bir alan‘ yaratarak kültürler arası
anlaşmayı mümkün kılan çeviri olgusu karşılaştırılmaktadır. Bu bağlamda, her
iki alanda kültürlerarasılığın önemi ve bunların birbirini nasıl biçimlendirdiği
irdelenmektedir.
Çalışmanın
odağında, çeviride yeni bir bakış açısı yaratan yapısökücü yaklaşımın kuramsal
olarak çeviriyi nasıl etkilediği sorusu yatmaktadır. Bu çerçevede, göç ve
çevirinin sonucunda oluşan kültürlerarasılık ilişkisi, uyum sağlamanın ve
asimile etmenin aracı değil, güçler arasındaki dengesizliği ve üstün konumda
olmayı sorgulayan yabancı olana karşı saygıyı nasıl oluşturduğu
tartışılacaktır. Bu açıdan bakıldığında makalede, yapıcı bir niteliğe ve işleve
sahip olan çeviri ve göçün farklı kültürler için devingen bir güce nasıl
dönüşebileceği gösterilmeye çalışılacaktır.
Her iki kavram,
insanların, daha doğrusu kültürlerin hareketliliğini sağlayarak, kapalı ve
farklı dünyalara karşı kendini soyutlayan geleneksel kültür anlayışının geçersizliğine
yol açmaktadır. Çünkü çeviri ve göç, kültürler arası iletişimi güçlendiren
etmenlerin başında gelmektedir. Bu iletişim, kültürlerin birbirini tanımasını
ve birbirine yaklaşmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda her iki kültürün
kendi sınırlarını görmesine ve kendini tanımasına neden olmaktadır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2017 |
Gönderilme Tarihi | 19 Mayıs 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 5 Sayı: 1 |
www.gerder.org.tr/diyalog