Gaze always denotes a reciprocal relationship for humans because it involves the power relations between the gazer and the one who is subjected to the gaze. The Handmaid's Tale, written by Margaret Atwood in 1985, is the first focal point of this study as the novel includes dystopic female bodies that are disciplined through a constant gaze and employed in the service of the nation for maintaining the eternity of patrilinearity. Due to the low fertility rates of elites, the Republic of Gilead—the novel's representation of a theocratic state-assigns fertile female bodies as incubators, and those female bodies are constantly under surveillance. The second focus point of this study is Kazuo Ishiguro's dystopian science fiction novel Never Let Me Go written in 2005, which shares many similarities with The Handmaid's Tale. Never Let Me Go is set in a dystopic world where scientists are allowed to conduct cloning experiments on children in order to harvest their organs. Because the experts must be certain of the 'harvesting' process, the children's bodies are constantly monitored. The goal of this study is to explore how human bodies become the object of the gaze and under what circumstances they are transformed into reproduction machines by being filtered and controlled by the gazing power in the novels The Handmaid's Tale and Never Let Me Go.
Bakış, insanlar için her zaman karşılıklı bir ilişkiye işaret eder çünkü bakanla bakışa maruz kalan arasındaki iktidar ilişkilerini içerir. Margaret Atwood'un 1985 yılında kaleme aldığı Damızlık Kızın Öyküsü, ataerkilliğin ebediliğini korumak için milletin hizmetinde kullanılan ve sürekli bir bakışla disipline edilen distopik kadın bedenlerini içerdiğinden bu çalışmanın ilk odak noktasıdır. Seçkinlerin düşük doğurganlık oranları nedeniyle, romanın teokratik bir devleti temsili olan Gilead Cumhuriyeti, doğurgan kadın bedenlerini kuluçka makinesi olarak görevlendirir ve bu kadın bedenleri sürekli gözetim altındadır. Bu çalışmanın ikinci odak noktası Kazuo Ishiguro'nun 2005 yılında kaleme aldığı ve Damızlık Kızın Öyküsü ile pek çok paralellik taşıyan distopik bilimkurgu romanı Beni Asla Bırakma'dır. Beni Asla Bırakma, bilim insanlarının organlarını almak için klonlama deneyleri yapmasına izin verilen distopik çocuk bedenleri etrafında örülmüştür. Uzmanların 'hasat' sürecinden emin olması gerektiğinden, çocukların bedenleri sürekli izlenerek takip edilmektedir. Bu çalışmanın amacı Damızlık Kızın Öyküsü ve Beni Asla Bırakma romanlarında insan bedenlerinin nasıl bakışın nesnesi haline geldiğini ve hangi koşullar altında bakışın gücüyle elekten geçirilerek ve kontrol edilerek yeniden üretim makinelerine dönüştüğünü araştırmaktır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Dünya dilleri, kültürleri ve edebiyatları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Ekim 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 30 |