Son yıllarda edebiyat eleştirisi giderek doğa ve insan dışı varlıklara odaklanmaktadır. Bu çalışma, Gürcü şair Vaja-Pşavela’nın Yılan Yiyen (1901) adlı şiirini ekokritik ve post-insan felsefesi perspektifinden analiz ederek doğanın pasif bir arka plan olarak mı yoksa aktif ve konuşan bir özne olarak mı tasvir edildiğini incelemektedir. Başkahraman Mindia’nın hayvanların, bitkilerin ve doğa unsurlarının seslerini algılama yetisi, epistemolojik bir dönüşümü simgelemekte ve doğayı ifade yeteneğine sahip bir özne konumuna yerleştirmektedir. Jacques Derrida’nın hayvan çalışmalarına dayanarak yapılan bu analiz, doğanın yalnızca tepkisel değil, aynı zamanda yanıt verebilme kapasitesine sahip olduğunu öne sürerek antropomerkantil ve logomerkantil bakış açılarına meydan okumaktadır. Çalışma ayrıca, şiirde yer alan yılan, Kaji / Kajeti ve Düşüş kavramı gibi mitolojik ve İncil kökenli motifleri inceleyerek Hıristiyan ve animist fikirlerin yakınsamasını ortaya koymaktadır. Şiirin sonunda doğanın sessizliği kayıtsızlık anlamına gelmemekte; aksine, insanlığın dinleme yetisinin zayıfladığını yansıtmaktadır. Bununla birlikte, buğday ve çiçeklerin sunulması yalnızca sembolik bir boyun eğme eylemi değil, aynı zamanda gönüllü bir sorumluluk ifadesi olarak değerlendirilmekte ve doğanın ahlaki etkenliğini vurgulamaktadır. Sonuç olarak Yılan Yiyen adlı eser, insan ile insan olmayan varlıklar arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamakta ve doğanın sürekli bir iletişim hâlinde olduğunu, esasen bu sesi duymayan tarafın insan olduğunu ortaya koymaktadır.
Vaja-Pşavela doğa sessizlik animizm posthümanizm hayvan çalışmaları yılan motifi.
In recent years, literary criticism has increasingly focused on nature and non-human entities. This study analyses the Georgian poet Vazha-Pshavela’s poem Snake Eater (1901) through the lenses of ecocriticism and posthumanist philosophy to assess whether nature is portrayed not as a passive backdrop but as an active, speaking subject. The protagonist Mindia’s ability to perceive the voices of animals, plants, and natural elements signifies an epistemological shift, positioning nature as a subject capable of articulation. Drawing on Jacques Derrida’s animal studies, this analysis argues that nature is not merely reactive but possesses the capacity for response, thereby challenging anthropocentric and logocentric perspectives. This study also explores mythical and biblical motifs—such as the serpent, Kaji/Kajeti, and the notion of the Fall—to illuminate the convergence of Christian and animistic ideas within the poem. The silence of nature at the poem’s conclusion does not denote indifference; rather, it reflects humanity’s waning ability to listen. Additionally, the offering of wheat and flowers is interpreted not as a mere symbolic act of submission but as an expression of voluntary responsibility, underscoring nature’s moral agency. Ultimately, Snake Eater redefines the relationship between humans and the nonhuman, emphasizing that nature continuously communicates—it is humanity that fails to listen.
Vazha-Pshavela nature silence animism posthumanism animal studies snake motif.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dünya Dilleri, Edebiyatı ve Kültürü (Diğer) |
Bölüm | EDEBİYAT / ARAŞTIRMA MAKALELERİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Ağustos 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2025 |
Gönderilme Tarihi | 8 Mayıs 2025 |
Kabul Tarihi | 25 Haziran 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 10 Sayı: 2 |
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.