Architecture often adopts an interdisciplinary approach to address the challenges it faces. One significant issue in representation systems is the representation of experience, which becomes problematic when transformed into aesthetic objects through standardized methods, devoid of temporal context. The use of architectural representation systems that allow time and space to come to life based on time and experiences in space offers a potential solution to this problem. This study focuses on spatial experience within architectural representation, examining how different architectural representations can alter and transform spatial experience. Specifically, the study investigates whether movement—incorporating the audience's involvement through cinema—can overcome the limitations of representation systems concerning experience. This inquiry is explored through two films by Ila Bêka and Louise Lemoine. The study concludes that Bêka and Lemoine effectively produced architectural films that integrate the time-space dimension, which they define as the 'emotional power of space.' This approach successfully addresses the limitations of traditional representation systems in conveying spatial experience.
Cinema and Architecture Space Perception Space Experience Architectural Representation Emotional Power of Space
Mimarlık karşılaştığı sorunları çözme ihtiyacı olarak disiplinlerarası bir yaklaşıma başvurur. Mimarlık diğer disiplinlerle kurduğu ilişkilerden doğan olasılıklar arasında seçimler yaparak alternatifler üretirken, etkileşimde olduğu diğer disiplinlere de benzer fırsatlar sunarak iki yönlü bir ilişkiyi mümkün kılar. Mimarlık, anlatım, temsil ve iletişim için görsel yöntemleri kullanma zorunluluğu ile görsel iletişim yöntemlerini kullanan diğer disiplinlerle ilişki kurabilmekte ve bu ilişkiyi sinema ile kurma olanağına da sahiptir. Sinema ve mimarlık, gerçek hayatta deneyimlediğimiz üç boyutlu mekânın iki boyutlu temsillerini üretir ve kullanır. Deneyimin temsili, zamana bağlı düşüncelerden arınmış, standart yöntemlerle estetik nesnelere dönüştürülen temsil sistemlerinde ciddi bir sorun yaratmaktadır. Zaman-mekânın zamana ve mekandaki deneyimlere bağlı olarak aktarılabileceği mimari temsil sistemlerinin uygulanması bu sorunun üstesinden gelebilir. Filmin sinemada yarattığı mekân imgesi, mimari temsillere hâkim olan durağanlıktan kurtulmuş, dinamik bir izlenim yaratarak izleyiciye geleneksel iki boyutlu mimari temsilden farklı bir deneyim yaşatabilmektedir. Çalışmada mimaride mekânsal deneyim temsil bünyesinde sınırlandırılmış, farklı mimari temsil kullanımının mekânsal deneyimde yarattığı değişim ve dönüşümler incelenmiştir. Bu çalışmada, sinema aracılığı ile izleyicinin dahil olduğu hareket kullanımı ile temsil sistemlerinin deneyim açısından zayıflığının aşılmasının mümkün olup olmadığı, yönetmenliğini Ila Bêka ve Louise Lemoine'in yaptığı iki film üzerinden sorgulanmıştır. Çalışma sonucunda Bêka ve Lemoine'in 'Mekânın Duygusal Gücü' olarak tanımladıkları zaman-mekân boyutunu çalışmalarına dahil ederek mimarlık üzerine filmler ürettikleri ve temsil sistemlerinin deneyim açısından zayıflığının üstesinden gelinebildiği görülmüştür. Bu bağlamda temsil düzleminde deneyim ve ifadesine dair yeni bir tartışma zemini yaratarak mimarlık pratiğinin gelişmesine ve ilerlemesine önemli katkı sağlamaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Art Sociology, Cinema Sociology |
Journal Section | Original Articles |
Authors | |
Early Pub Date | June 13, 2024 |
Publication Date | December 28, 2024 |
Submission Date | April 17, 2024 |
Acceptance Date | June 11, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 |
This journal is a member of and subscribes to the principles of the Committee on Publication Ethics. |
IBAD Sosyal Bilimler Dergisi I (online) ISSN 2687-2811